4 Aralık 2010 Cumartesi

Laboratuvarlarun Sağlık Sistemindeki Rolü

Doğru bir sağlık hizmeti iyi alınmış bir hikaye ile başlar, hikaye çoğu zaman hekime hangi sistemlere yöneleceği konusunda bilgi verir. İyi alınmış bir hikayenin ardından doğru yapılmış bir sistemik muayene gelmelidir. Sistemik muayene kadında serviks erkekte prostatı da içerecek şekilde etraflıca yapılmalı ve problemli olan sistemler doğru tespit edilmelidir. Hikaye ve sistemik muayeneden sonra diagnostik hizmetler gündeme gelir. Bunlar da , görüntüleme, fizyolojik testler ( EKG,EEG,akciğer fonksiyon testleri v.b) ve laboratuar hizmetleridir.
                Laboratuar hizmetleri klinik biyokimya ve endokrinoloji yanında hematoloji, histopatoloji, immünoloji, mikrobiyoloji gibi disiplinlerin ortak çalışarak sorulan klinik soruya biyokimyasal bir cevap üretmesi ile karakterizedir. Klinik biyokimya laboratuarları bu şekilde oluşturulmuş merkez laboratuarları yanında acil hizmetler ve özel nadir testler yapılan laboratuarları da içermelidir. Laboratuar testleri şüphelenilen sistemlerin fonksiyonlarını ölçerek konfirmasyon sağlama yanında tedavinin izlenmesi, prognozun tespiti ve toplum taraması gibi işlevlerde de kullanılır.
Laboratuar testleri toplumsal taramalar için (fenilketonüri) , asemptomatik hastaların taranması için, semptomatik hastaların taranması için , teşhisin onaylanması, tedavinin ve hastanın izlenmesi için ve müdahale edilecek patolojinin şiddeti için kullanılır. Teşhisin konfirmasyonu için kullanıldığında laboratuar testleri bir hastalığı tespit, onaylama , kayıt altına alma veya dışlama için yapılan girişimlerdir.
Laboratuardan test istenirken doğru , demografik bilgiler yanında klinik veriler öngörülen tanı ve hasta ile ilgili özellik arzeden bilgiler  açık seçik ve okunaklı şekilde laboratuara iletilmelidir.
Sonuç üretim sürecinde ikinci basamak örnek alınmasıdır. Bu kan , BOS, boğaz sürüntüsü veya diğer biyolojik sıvılar olsun doğru yöntemle uygun kaplara ehil kimselerce alınmış olmalıdır.
Daha sonraki aşama numunenin laboratuara naklini içerir. Numunenin orijinal özelliklerini koruyacak şekilde ve sürede doğru etiketlenmiş olarak laboratuara iletilmesi analiz öncesi süreçlerin önemli bir kısmını oluşturur.Numunenin ulaştırılacağı laboratuar bir hastane laboratuarı, sağlık ocağı laboratuarı veya fason iş üreten bir laboratuar veya bölge sağlık laboratuarı olabilir. Her durumda uygun alınmış numunenin uygun şart ve sürelerde laboratuara ulaştırılması gerekir.
Bir sonraki basamak numunelerin , laboratuar enformasyon sistemine (LİS) işlenmesidir. Bu basamakta maksimum hasta güvenliğini sağlamak için örneklere ikinci bir tanıtım numarası verilebilir. laboratuara gelen numunelere uygun çalışma örneği şekline getirilmesi bu basamakta  başlar. Örneğin plazmada  yapılan bir test için alınmış antikoagülanlı kanın uygun devir ve sürede santrifüjü ile plazmanın ayrılması veya serumda yapılacak bir test için pıhtılaşmanın tamamlanması için uygun sıcaklık ve sürede beklendikten sonra yine standardize edilmiş uygun g’de santrifüjü ve hazırlanan bu örneklerin yapılacak testler için kısımlara ayrılması ( alikodlama) tümüyle laboratuara özgü yapılacak işlemlerdir.
Bu basamaktan sonra ise analiz işlemi gelir. Analiz cihazlarla gerçeklerştirilir. Bu cihazların kalibrasyonu ve  kalite kontrolü yine laboratuarın tespit ettiği periyodik aralıklarla düzenli olarak yapılır. Gerek internal ve gerekse eksternal kalite kontrolden elde edilen sonuçlar yorum ve onaylamak için uzmana ulaşır. Onaylanmış sonuçlar böylece rapor halinde sisteme sunulur.
Mükemmel test yoktur. Zira mükemmel test doğru, tekrarlanabilir, ayırıcı, risksiz, ucuz ve faydalı olmalıdır.Laboratuvarda uygulanan tüm testlerde yukarda sayılan özelliklerin bir veya birkaçı eksiktir.Çıkan testler kullanılmayacaksa test istemenin hiçbir anlamı yoktur.Tüm biyokimyasal testlerde ufak da olsa yalancı bir pozitiflik vardır.
Biz elimizdeki cihazların referans metotlarla çalışmaması sebebiyle analitin gerçek değerine ulaşamamaktayız, ancak ölçüm yaparken amacımız analit için gerekli olan TEA (toplam izin verilebilir hata) sınırları içerisinde gerçek değere en yakın sonucu almaktadır.
Referans metotla gerçek değerin elde edilebileceği ve bizlerin referans metotla çalışmadığımız gerçeği, bizi gerçek değerden sapmamızı gösterecek bir yöntem arayışı içerisine itmiştir. İşte bu yöntem hepimizin bildiği gibi eksternal kalite kontrol uygulamalarıdır. Ölçüm sonuçlarımızın tekrarlanabilirliğini gösteren ölçüt de internal kalite kontrol uygulamalarıdır. Diğer bir anlamda internal kalite kontrol uygulamaları ölçümümüzün  rastlantısal hatasını, eksternal kalite kontrol uygulamaları ise sistematik hatasını bizlere göstermektedir.
Bir analit için toplam hatamız o analit için kabul edilebilir hata (TEA) sınırları içerisinde ise sistemimizin tanısal yeterliliği tatminkardır diyebiliriz.

Biyokimyasal analizlerdeki olası ölçüm belirsizliği kaynakları:
  1. Kalibratör
  2. Örnek alınma süreci
  3. Örneğin maruz kaldığı ön işlemler
  4. Katkı maddeleri
  5. Uygun olmayan santrifüj koşulları
  6. Uygun olmayan saklama koşulları
  7. Uygun olmayan taşıma koşulları
  8. Biyolojik varyasyon
  9. Birey içi varyasyon
  10. Günler arası kesinlikten sapma, rastlantısal hata
  11. Doğruluktan sapma
  12. Yöntemin analit için yeterince spesifik olmaması, interferans yapıcı etmenler

Laboratuar  testlerini etkileyen preanalitik değişkenler dışında hastaya bağlı değişkenler de göz önünde bulundurulmalıdır. Yaş, cinsiyet,alışkanlıklar, yaşadığı çevresel ortam bunlara örnek olarak verilebilir.
Analitik değişkenler ise hiperlipidemi, hiperbilirubinemi, hemolizli serum gibi faktörlerdir.
Postanalitik basamakta ise varyasyonlar, raporlama, yorumlama ve değişik ünitelerden gelen sonuçların doğru toplanmasında yapılacak ve kullanılacak yöntemlere bağlır.

Klinik Laboratuar; analizlenmek üzere gönderilen materyalin kabul edilebilir hata sınırları içerisinde sonuçlandırılması için çaba sarf eder.
Hata, testin istenmesinden sonucun rapor edilmesine kadar bütün işlemdeki herhangi bir defekt olarak tarif edilebilir.
Yüksek kalite ve güvenilirlik günümüzün laboratuar çalışmalarında endişelerin yoğunlaştığı bir noktadır. Laboratuarcılar hataların bulunması ve düzeltilmesi için her basamağın incelenmesinin ve araştırılmasının önemini uzun zaman önce fark etmişler, hataların azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması için çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır.
Hataların tipleri ve frekanslarının ne olduğunu görmek için İtalya’da 3 aylık bir çalışma yapılmıştır. Padova Üniversite Hastanesi Tıp Laboratuarı Departmanı; Klinik Biyokimya, Hematoloji, Koagülasyon ve İmmünoloji dallarında hizmet veren büyük bir laboratuardır. Laboratuar organ transplantasyonu dahil olmak üzere birçok özelleşmiş bakım ünitesine ve 2900 yataklı bir hastaneye hizmet vermektedir. Yılda 1.400.000 test yapmaktadır.
Dahiliye, Nefroloji, Genel Cerrahi ve Yoğun Bakım departmanları için 3 aylık bir süre içerisinde yapılan 40490 analizde 189 hata bulunmuştur (rölatif frekans %0.47). Hataların dağılımı şu şekildedir: Analiz öncesi (preanalitik) %68.2, analiz sırasında (analitik) %13.3 ve analiz sonrası (postanalitik) %18.5. (Ross ve Boone’nin araştırmalarında ise preanalitik %46, analitik %7 ve postanalitik %46 idi. Bachner ve ark.’nın bulguları da bu bulgulara benziyordu.)
Yukarıdaki çalışmada laboratuar hatalarının çoğu (%74) hastanın durumunu etkilemedi, ancak 37 hastada (%19) laboratuar hataları gereksiz ileri araştırmalara neden oldu ki, bu da maliyette gereksiz artışa yol açtı (örn. Ekografi, MRI). 12 hastada ise (%6.4) laboratuar hataları uygun olmayan bir tedavi verilmesine ya da mevcut tedavinin uygun olmayan bir şekilde değiştirilmesine yol açtı.
Bu bulgular klinik bir laboratuarda güvenilirliğin, test uygulamasının sadece analitik kısmının doğruluğuna önem verilerek elde edilemeyeceğini göstermektedir.

Preanalitik fazda sık görülen hata kaynakları:
*İnfüzyon yapılmakta olan koldan kan alınması sonucu örneğin dilüe olması
*Uygun olmayan tüp kullanılması, postural değişiklikler, staz vs..
*Antikoagülan ile kaplı olan tüpe alınan kanın diğer tetkikler için kuru tüpe aktarılması
*İstem kağıdının eksik veya yanlış doldurulması
Analitik fazda sık görülen hata kaynakları:
*Kullanılan metodun yeterince spesifik olmaması
*Kullanılan cihaz ve kitlerin kalitesizliği
*Laboratuarda yanlış kodlama ve işaretleme yapılması
Postanalitik fazda sık görülen hata kaynakları:
*Klinisyen ile laboratuarcı arasındaki iletişim eksikliği
*Sonuçların iletilmesindeki gecikmeler
*Sonuçların gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi, yorumlanması
*Sonuçları raporlama ve arşivlendirme

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder